Çocuğumu Koruyor Muyum, Yoksa Korkutuyor Muyum?
- Psikolojik Danışman Nilsu Nur AVCI
- 7 Nis
- 2 dakikada okunur
Anne, kendi başıma yapabilmem için bana izin ver. Bir çocuğun zihni yalvardı, onu en çok koruyana...Bu söz, küçük bir yürekten çıkan ama büyük bir hayat dersi taşıyan sessiz bir çığlıktı:
Anne, kendi başıma yapabilmem için bana izin ver.
Korumak neye karşı olur? Tehlikelere. Ve ne yazık ki, günümüz dünyası çocuklar için fazlasıyla tehlike içermekte. Hal böyle olunca, en kıymetlilerini en güvenli şekilde yetiştirmek isteyen güzel anneler “korumacı” dediğimiz tavra bürünüyor. E bunda bir sorun mu var peki?
Çocuklarımızı korumanın ne kadar kıymetli olduğu konusunda hemfikiriz. Ancak şu soruyu kendimize sormakta fayda var:
“Koruma refleksiyle mi hareket ediyorum, yoksa korkularımla mı?”
Gelin bugün başka bir bakış açısına değinelim. Hayatta her şeyin bir dengede olması gerektiğini düşünürsek, korumada da dengeli davranmamız gerekir değil mi?
“Aman ya düşerse!” diyerek kaydırağa çıkartmamak,
“Ya küfür duyarsa!” diyerek sosyal ortamlara sokmamak,
“Ya üşütürse!” diyerek terleyene kadar koşturmamak da…Maalesef dengeli ebeveynliğimizi bozar.
Unutmayın: Bizim tavırlarımız, çocukta bir iç sese dönüşür. Ve bu iç ses, onu bir ömür yönlendirir.
Hemen her gün annesinden bu muameleyi gören çocuğu iki iç ses bekler:
Birincisi…Her şeyden korkutan, öz saygısını düşüren, derste sorunun doğru cevabını bilip parmak kaldırdığında “Ya yanlışsa, ya öğretmen kızarsa, ya bana gülerlerse? Bunlar olmaması için susmalıyım...”diye fısıldayan bir iç ses.
Tahmin edersiniz ki bu durum; okuldan iş yaşantısına, kendiyle ilişkisinden evlilik yaşamına kadar çocuğun ruhsal dengesini yavaş yavaş ama derinden bozacaktır.
Diğer ihtimal mi?Gelin bir de ona bakalım. Çünkü az önce bahsettiğimiz süreç daha sakin ve içe kapanık bir yoldu.
İkinci ihtimaldeki ses ise saldırgandır: “Bıktım bu annenden. Bak, diğer çocuklar güzel güzel oynuyor, senin annen ‘oynama’ diyor. Eğlenme diyor. Bu yüzden ona karşı çık, bağır, vur… Ya da zaten izin vermeyecek, gizlice yap.”
Okurken içiniz gitti değil mi?En kıymetlilerinizin içinde böyle bir ses olması haksızlık değil mi?..Ama o sesi oraya biz yerleştiriyoruz. Niyetimiz iyi olsa bile etkisi başka olabilir.
Peki çocuğa başka ne zaman aşırı korumacı davranırız?
Mesela...Bir şey olmasın diye değil de, “ay hemen ben hallediveririm” diyerek. Tez canlılıktan, onun yapabileceği şeyleri hızlıca üstlenerek.
Evet, benim canı tez güzel annelerim...
Ayakkabısını hızlıca bağlayıverirseniz,
“O şimdi döker” diye ağzına yedirirseniz,
Gömleğini ilikleyip ellerini hızlıdan silerseniz...
Korkutucu bir iç sesin tohumlarını çoktan ekmiş olursunuz bile.
“Ben yapamam ki. Annem ya da bir başkası bana yardım etmeli. Dışarısı büyük ve korkutucu. Ben ise başarısızım.”
Evet…Başarısız hisseder, çünkü çocuklar küçük yaşlarda başarı duygusunu derslerle olmayacağına göre; kendi kişisel görevlerini tamamlayarak yaşarlar.
Siz gerektiğinde 3 dakika daha fazla beklediğinizde, emin olun ona sunduğunuz bu vaktin bile farkında olacaklar. Ve o bekleyiş, güven bağınızı güçlendirecek.
Aksi takdirde, ilkokula başladığında ödevini de sizin yapmanızı bekleyecek… Büyüdüğünde evleneceği eşi bile sizin seçmenizi…
Velhasıl güzel yürekli anneler, içimizden tam müdahale edeceğimiz sırada şu sözleri geçirmekte fayda var:
“Beklemeliyim. Bu müdahalem şu an gerçekten gerekli mi? Acaba tecrübe etme fırsatını mı çalıyorum? Onu bir kavanozda büyütmem, gerçekte ona iyi gelecek mi?”
Biraz uzakta durup, kendi başlarına yaparken güven verici bakışlarımız…En güzel destek olacaktır. Çocukların tecrübe ederek geliştiği o anları izlemek, anneliğin en tatlı tarafı olsa gerek…
Ebeveynlik becerilerinizi zirveye çıkartacak bir destek için tıklayın.
Comments